"ömrümüz gibi.. - siyah beyaz-"
küçüktü, aydınlık saçan ampulle değiştirilmiş kırmızı yanan
bir ışığı vardı..
iki oda bir salon kıvamındaki ev için,
fazladan küçük bir oda eklenmişti arka tarafa.
fazladan küçük bir oda eklenmişti arka tarafa.
bir basamakla inilen
küçük bir oda,
penceresinde siyah
bir perde vardı..
"gün yüzü görme" -der gibi - beddua yemiş.. sanki....
ve bir tezgah, eski mutfaktan bozma..
bir kaç kap, içlerinde koku saçan sıvılar,
tam üzerimden geçen derme çatma bir ip,
tam üzerimden geçen derme çatma bir ip,
çamaşır ipi cinsinden..
ve üzerinde, çamaşır serer gibi mandallanmış,
şıp şıp sular damlayan küçük siyah beyaz
fotoğraflar..
ve o koku..
bu gün bile o kokuyu
duysam.."bu " diyebileceğim koku..
o gün ki çocuk
aklımla, annemin çalıştığı hastanede duyduğum, kimyasal bir koku benzeri..
kapıyı açmaya yeltendiğimde ise, içeriden babamın bağırtkan sesini duyar
gibiyim
"kapıyı
açma"
bilemezdim tab neymiş, film banyosu neymiş..
ama bu duyduğum kokuda hep siyah beyaz görüntüler var..
bu anlattıklarım ilk cocukluğumda hatırımda kalanlar,
ne zaman siyah beyaz
bir fotoğraf görsem,
o aklımın bilmem neresine kazınmış,
günyüzüne çıkmayı
bekleyen, gördüğüm ile ilintili siyah beyaz bir koku..
ömrümüz gibi..
“siyah beyaz”
negatiflere baktığım zamanlar ise şaşırtıcıydı benim
için…
islendirilmiş camı, güneş tutulmasına kaldırır gibi..
ışık gelen yere kaldırıp bakılıyordu..
annem neden beyaz görünüyordu ki negatiflerde..
babam ise siyah...
gerçeğin tam tersiydi bu negatifler..
yanılsama mıydı?
bu yüzden miydi? hep hayal’e aşkım
siyah annemi, beyaz
beyaz babamı, siyah gösteriyordu..
ben ise yine kırçıl, yine kırçıl…
derme çatma bir kasadan yapılmış içine ışık yerleştirilmiş
camlı bir fanus..
üzerine yerleştirileni, ucu inceltilmiş bir kalemle yeniden
elden geçirme
rötuş deniyormuş bu işleme,
bir sürü turnusol kağıdı benzeri renkli kağıtlar,
okuma fişi benzeri..
bir sürü turnusol kağıdı benzeri renkli kağıtlar,
okuma fişi benzeri..
iğne ile kuyu kazar gibi
hâkkâk sanatı inceliğinde ve sabrında..
sonraki cocuk aklımda, evin bodrumunu karıştırma merakımda
karşıma çıkacaktı..
tozlu, kırık…
kendine terkedilmiş..
ritsos şiirlerindeki –kararmış çömlek- (çukali) misali
kendine terkedilmiş..
ritsos şiirlerindeki –kararmış çömlek- (çukali) misali
yanında da.. eski bir feraceye benzeyen..
şu üzerinde –istanbul
hatırası- yazan meşhur bez parçası..
bir dönem; evine ekmek getirmesi gereken beyaz adamdan..
babamdan kalan
dün gece " O " siyah
beyaz fotoğraflarda gezerken hiç aklımda yokken..
birden yüzeye çıkan anılarım..
duyulan koku, dilimde tuz tadı, dudaklarımda kum..
kaçan uykularım..
birden yüzeye çıkan anılarım..
duyulan koku, dilimde tuz tadı, dudaklarımda kum..
kaçan uykularım..
ve
fonda zbigniew